"Hey, bu Sharaku Mikage ile ilişkin tam olarak senin için ne ifade ediyor, Bay Muhbir?"
"..."
Kendine "Earthworm" diyen kadın ve siyah bantlarla yüzü sarılmış adam yine yüz yüze oturdular.
Kadın elinde bir cep telefonu tutuyordu. Telefondan kendisine gönderilen bilgileri okuyor gibiydi.
Diğer bir yandan, bantlarla sarılmış adam ise, daha farklı görünüyordu.
Bantlar su ile sırılsıklam olmuştu ve nefes alıp verişi artık daha net bir şekilde görülebiliyordu.
"Sana onunla ilişkinin ne olduğunu sordum. Beni duymamazlıktan gelmen kalbimi kırıyor."
dedi Earthworm bir yandan gülerken ve yanındaki masada duran içi su dolu pet şişeye uzandı.
"Konuşamayacak kadar susadın mı?"
Kıkırdayarak, pet şişenin içindeki suyu, adamın kafasından aşağa boşalttı. Pet şişenin içinden dökülen sular, adamın kafasından aşağa küçük bir şelale oluşturarak döküldü.
Earthworm ayağa kalktı, yüzünü bantların yanına yaklaştırarak yere damlayan suları yalamaya başladı. Dilini, adamın yüzünün hemen altına uzattı ve ıslanmış bantı da yaladı.
"Pislik yapma, Earthworm-san."
Arkada oturan kadınlardan biri gülerek Earthworm'u eleştirdi.
Ama Earthworm eliyle dilini tutarak, gülerek cevap verdi;
"Yaptığım şeyin pis olup olmadığı ile ilgilenmiyorum. Hey, biraz önce, çok, çok değerli suyumuzu döktüm. Gidip biraz daha alabilir misin?"
"Kaç şişe?"
İş arkadaşı oldukça garip bir soru sormuştu. Earthworm dudaklarını, yerde yatan adamın yüzüne yaklaştırarak, kulağına fısıldarmışcasına yüksek bir sesle;
"Hmm, 3 düzine, 2 litreliklerden, alsan yeter sanırım."
Toplamda 72 litre yapıyordu.
'Bantlarla kaplı adam, şimdi su ile neler yapacağımı anlamıştır.' diye düşünmesine rağmen, Earthworm bu soruyu birde sesli bir şekilde dile getirdi.
"Soru. Almalarını istediğim su ile ne yapacağım?"
"..."
"DANG! Vaktin doldu!"
Earthworm işaret parmakları ile "X" işareti yaptı. Ellerinin şeklini bozamadan, parmaklarını adamın yüzüne doğru yaklaştırarak, adamın burnunu çimdikledi.
"Dinle beni! Doğru cevap 'kafandan aşağa boşaltacağım' olmalıydı."
Earthworm ne yapacağını oldukça net bir sesle söyledi.
"Doğru cevabı veremediğin için cevap olarak, kardeşlerine geldiklerine su içireceğiz."
"..."
"Ah, merak etme. Televizyonda gösterilen o acı meyve sularından değil. Biz o kadar kötü değiliz, o kadar tehlikeli bir şeyi çocuklara içirmeyiz."
Earthworm, hızla elini salladı. Yüzündeki pis gülümseme ile konuşmaya devam etti:
"Onlara sadece 10 litre mineral suyu içireceğiz."
"..."
Şu ana kadarki tehditlerin hepsine tepkisiz kalan, siyah bantlarla sarılmış adam yavaşça kafasını kaldırdı.
"Ah, onları boğmayacağız merak etme. Birini boğmak çok sıkıcı... Suyun bile öldürücü bir dozu olduğunu biliyor muydun, Bay Muhbir?"
"..."
"Fakat şahsen ben bir insanı öldürmek için kaç litre su içmesi gerektiğini bilmiyorum. Bilimden çok fazla anlamıyorum, ne yazık ki. Ahahah. 10 litre kulağa nasıl geliyor? Ne düşünüyorsun?"
Earthworm suyun ve ikizlerin gelişini heycan ile beklerken konuşmaya devam etti.
"Upps... hala nasıl oluyorda çok sakin görünebiliyorsun?"
"..."
"Ne kadar kalpsizce. Çok üzüldüm. Seni gerçekten endişelendirmeye çalışıyorum, ama sanırım bunu anlayamıyorsun."
Earthworm, daha önce oturduğu sandalyeye geri oturdu ve sanki bir ata binmişcesine, ileri-geriye doğru oturduğu sandalyede haraket etmeye başladı.
"Ah, Anladım. Kardeşlerini kaçırma şansımızın olmadığını düşünüyorsun, değil mi...?"
"... ..."
Kadının yüzündeki gülümseme daha da büyüdü, bir saniyeliğinede olsa adamın kafasının çok hızlı bir şekilde haraket etti.
"İkizlerden küçük olanın Rakuei Spor Salonunda, Kadınlar bölümünün en iyisi olduğunu duydum. Büyük olanda oyuncak gibi yanında göz yaşartıcı sprey ve sersemletici taşıyormuş... Sanırım birkaç sıradan adam ile onları kaçıramama ihtimalimiz olduğu bir gerçek."
"..."
"Bu yüzden, küçük bir stratejik plan hazırladık. Tek başınayken Kururi-chan'ı yakalayarak rehin almayı planlıyoruz. Ne düşünüyorsun? Kardeşlerin birbirlerine o kadar yakın ki, onlara bakmak bile mideni bulandırıyor, değil mi, Bay Muhbir?"
Earthworm baş parmağı ve yüzük parmağı ile boş su şişelerinden birini kaldırdı ve şişenin altını alnına belli bir ritm ile vurmaya başladı.
" 'Bütün bunları nerden biliyor?' diye mi düşünüyorsun?"
"..."
"Bu dünyadaki her şeyi bilen tek muhbirin sen olduğunu mu sanıyordun?"
Adamdan sessizlik dışında başka hiçbir cevap alamayacağını artık biliyordu.
"Senin gibi başkalarıda var, biliyorsun ki...? Ama tabi ki bilmiyorsun. Sen gösterişli bir şekilde işini yapmakla meşgulken, yüzünü ve ismini kimsenin bilmediği muhbirde işini en iyi şekilde yerine getiriyor. Bunu daha öncede söyledim, Orihara Izaya-san, sen bu sektörde bir amatörsün... değil mi? Ya da acemi bir profosyonel? Tanrım ne kadar da komik!"
"..."
Bantların altındaki adam, komik bir şeyin olmadığını söylemek istermişcesine, yavaşça kafasını salladı.
Diğer bir yanda, Earthworm ise, adamın tepkisine aldırmayarak, su şişesi ile adamanın alnına bastırdı.
"...O muhbir... ah, hmm. bu böyle çok kafa karıştırıcı oluyor, ona Muhbir B diyeceğim tamam mı? Sende Muhbir A olacaksın. Şimdi... senin hakkında Bay B'den çok şey öğrendik Bay A! Senin hakkında o kadar çok şey biliyoruz ki, düşününce kulağa çok komik geliyor!"
Oturduğu sandalyeden tekrar kalktı.
Oturduğu yerden, adamın arkasına geçerek, ellerini omzuna koydu. Göğüsünü adamın sırtına yaslamak üzereyken, bantlarla sarılmış boynuna doğru, konuşmaya başladı.
"Hey, sende bir muhbirsin, değil mi? Öyleysen, bu işleri biliyorsundur, değil mi?"
"..."
Kadın, nefesini boynuna doğru verirken, siyah bantlarla sarılı adam vucudunu hafifçe haraket ettirdi.
Adamın bu haraketi, Earthworm'un çok hoşuna gitti. Hızlı bir şekilde adamın boynuna doğru nefes alıp vermeye devam etti.
"Para transferlerini hep böyle karanlık ve pis yerlerde yapıyorsun ama bu duruma düşeceğini hiç beklemiyor muydun?... Tabi ki bekliyordun, değil mi?"
"..."
"Zihinsel olarak kendine buna hazırlamış olsan bile, bunun bir şeyi değiştirebileceğini sanmıyorum."
Adamla yeterince dalga geçmemişcesine, Earthworm, adamın kulağına bir soru fısıldadı;
"... 'Cennet Köleleri' hakkında bir şey biliyor musun?"
"...!"
Adamın gerildiğini hissedince, Earthworm'un gözleri adeta bir yılanın gözleriymiş gibi keskinleşti.
"Ah, bu tepki! Bir şeyler biliyorsun, değil mi...?"
"..."
"Çok geç, sessiz kalmak artık seni kurtaramaz, hayır, hayır!... Ah, ama henüz konuşman gerekmiyor. Herşeyi, kız kardeşlerin buraya geldiklerinde biz onlarla eğlenirken anlatabilirsin, Orihara Izaya-san."
Earthworm, siyah bantları, küçük bir çocuğun hediye paketinin içinde ne olduğunu yoklamaya çalışarak anlamaya çalışması gibi yokladı.
"Şimdilik... evet, senin hikayeni anlatmak istiyorum, Orihara Izaya-san."
Hafifce gülümseyerek, sanki yeni fark etmişcesine;
"Eee, nerede kalmıştık? ... evet, Sharaku Mikage-san ile olan ilişkinden bahsediyorduk."
"..."
"Kardeşlerinin gittiği spor salonunda koçluk yapıyor... ama hepsi bu kadar değil, değil mi? Muhbir B, bize çok daha fazlasını söyledi, değil mi?"
Loş bir şekilde aydınlatılmış odada, arkasında oturan iş arkadaşlarına gülümseyerek sordu.
Sessizliği, söylediklerini onayladıklarını varsayarak, Earthworm büyük bir zevkle konuşmaya devam etti;
"Mikage-chan lisedeyken, senin hayranlarından biriydi, değil mi?"
"..."
"Bu kadar çok hayranının olması inanılmaz bir şey. Hala onlarla görüşüyor musun? Yoksa işin bitince hepsiyle bağını kestin mi?"
Earthworm'un, konuşma konusu tamamen bir dedikoduya dönüşmüştü. Asıl sormak istediği soru kafasındayken, konuyu başka bir yöne çevirdi;
"Eh..? Eğer eskidende bu kadar popülersen, senin çok daha önce ünlü olman gerekirdi. Bu arada - Yine kendimi tekrar edeceğim ama merak ediyorum - Bu kadar popülerken neden bir muhbir oldun? Tehlikeli değil mi? Hala hayatta olmana açıkcası çok şaşırdım."
"..."
"Yakuza korumasında olduğun için kimsenin sana dokunamayacağını mı düşündün? Çok yazık, o zaman. Awakusu Şirketi'nde yaşlı adamlarla savaşmak istemediğimiz doğru, ama senin gibi basit birini kaçırabilecek kadar gücümüz var."
"..."
"Sana tedirgin olmadığımızı söylemek yalan olur... ama 'sahibimiz' yanımızda olduğu sürece işler yolunda gidecektir. Eğer bir şey olursa, bizim için yakuzalar ile iletişime geçecek.. 'Sahibimizden' korkmalısın, anlıyor musun demek istediğimi? O benden çok daha tehlikeli biri. Ama senin bunu anlayabileceğini sanmıyorum, Orihara Izaya-san."
Bu cümleleri mırıldandıktan sonra, Earthworm bir süre tavana bakıp sandalyesine geri döndü.
"Ah bu arada, Muhbir B'nin bize söylemediği bir şey var.. ya da belki de herkesin bildiğini varsaydı? Lise zamanından beri oldukça ünlü birisin değil mi, Orihara Izaya-san?"
"..."
"Çok büyük kavgalara karıştığını duydum... Ikebukuro'da yaşamadığım için detaylarını çok iyi bilmiyorum, ama..."
Cep telefonunu çıkartıp, yazılan bilgileri tekrar kontol ettikten sonra;
"Ah... Heiwajima Shizuo-san? Bu isimle biriyle hep kavga ettin, değil mi?"
Ve bununla birlikte, tekrar zamanda geri gidiyoruz.