Sep 26, 2009 21:20
Yoga hocalık kursumun ikinci buluşmasını yaşıyorum. Bütün bir hafta sonu ders yapmakla geçiyor. Fırat tiplemesinin dediği gibi ; " Ders bilcez ." Öğrenci olmak bir yandan zevkliyken öte yandan da hafif "kelek" bir şey. Koca koca kadınlar ve adamlar mum oluyoruz. Zeynep hoca biraz havalı bir tip, ne zaman tersine geleceksin pek kestiremiyorsun. Kızıyor falan bayağı. Normalde gıcık olurum. Oldum da zaten. Ama bu sefer bu durumu yenmeye kararlıyım. Öğrenmek istiyorum lan ben. Bu gıcıklık bana mani olmasın diyorum.
Bugün sınıfta bir eş bulup birbirimizin hareketlerini düzelttik, dokunduk, masaj yaptık. Oturup karşılıklı gözlerimizin içine baktık. Karşımdaki kızın gözleri yaşardı. O'nunkiler yaşarınca benimkiler de sulandı. Ne kadar utangaç olduğumu fark ettim. Birisinin bana bakmasından rahatsız olmuyorum da ben başkasına gözümü dikip bakınca utana sıkıla bir hal oluyorum. Halbuki ne çok severim seyretmeyi, incelemeyi çaktırmadan.
Küçükken annemle abim otobüste gidiyorlarmış. Abim birden anneme dönüp " Anne ben kızlara çaktırmadan bakmasını biliyorum" diye seslenmiş. Annem bunu nasıl yaptığını sorduğunda o kocaman mavi gözlerini devire devire boynunu çevirmemeye çalışarak otobüsteki kızlara bakmış. İnsan çocukken ne şahane oluyor değil mi? Keşke hiç yara almadan büyüsek. Kim bilir nasıl olurduk. Vücudumuzun şekli, kemiklerimiz, duruşumuz bile değişik olurdu. Çocuklar herşeyin en doğrusunu yapıyorlar doğal olarak. Hayran olmamak elde değil.