Bu diziyi ne kadar kafama takmadan izlediğimi kendisine ait tek bir iconum olmamasından da rahatlıkla anlayabilirsiniz. 1. sezonuna sırf güzel kostümler görmek ve Game of Thrones yokken "historical drama" adlı aslında hiç de accurate olmayan bir boşluğu doldurmak için başlamıştım. 1. sezon zayıftı, ama Cesare ve Lucrezia'nın güzel yüzleri için izledim. Olayları da hiç detayıyla hatırlamıyorum, birçok yeri de skip etmiş olabilirim.
Genel olay şuydu kafamda:
- Jeremy Irons papa olacak, adı Rodrigo ama 6. Alexander diyecekler (araştırmaya üşendiğim bir sebepten. Cahilliğimi yargılamayın.) ve mütemadiyen kendisinden nefret edip her fırsatta üşenmeden öldürmeye çalışacaklar.
- Cesare çok fena bacısına yazıyor.
- Bacısı çok fena Cesare'ye yazıyor.
- Papa çok fena bütün hatunlara yazıyor.
- Bütün hatunlar çok fena Papa'ya yazıyor.
- Roma kutsal şehir değil sanki kerhane ayıptır söylemesi.
- David Oakes (Juan) gene kılın önde gideni. Pillars of the Earth'ten beri kendisinden hoşlaşmam, ama yakışıklı da bir arkadaşımız. Bir gün adam gibi kahraman olsa da bir dönem dizisinde sevsem. Hadi David, yapabilirsin.
- Giulia Farnese çok güzel bir kadın ve soyadını Lucrezia gibi yaya yaya söylemekten büyük bir haz alıyorum. Farneeeğğğğzeee ~~
- Hiç kimsenin adı okunduğu gibi yazılmıyor anasını satiym, bir tek Rodrigo, ona da kimse Rodrigo demiyor zaten. Kader.
- Cardinal Della Rovere'yi oynayan adamın adı Colm. Benim de roman karakterlerimden birinin adı Colm'du. 2006'da o ismi kıçımdan uydurduğumu sanıyordum, yanılmışım, afalladım creditlerde.
- Bu dizinin creditleri çok güzel.
Click to view
1. sezon öyle akıp giderken ben bir süre ara verdim, "ya ne izleyecem, boşuna megabyte israfı" şeklinde bir tavırlara, bir havalara girdim, ama tabii aklım Cesare'de kaldı. Adı ayrı yazılır, namı ayrı okunur yiğidimin. Başta bir "ne sevimsiz herif la bu, kızlar niye seviyor bunu?" diye düşünüp, bir süre cool takılmaya çalıştım, ama sonra ekranı yalamışlığım vardır, olabilir.
Neyse efendim sonra 2. sezona el attım. 1 bölüm geçti skiplemedim, 2 bölüm oldu yine ilgiyle izliyorum, 3...4... derken baktım ki ben bu diziyi seviyorum. Bir ara Fransızlar geldi gitti bir şeyler oldu o sırada fena baydım yalnız, Cesare'nin yalancıktan top yaptırışına kadar ağır skiplemişimdir oraları. Bir de cesetleri doldurtup yemek masası etrafına dizdiren, Last Supper fantazisi yapan bir kral vardı, onun prens oğluna bayılmıştım, tam gaylord, ama sonra öldü, üzüldüm. Halbuki Lucrezia onunla evleneydi fena mı olurdu? Neyse... Onu da doldurtup masaya oturttu o Fransız kral, helal olsun. Sonra kendisi de ölüp gitti. Zaten bu dizide herkesin gideceği yol o, böyle alttan alttan ahiret mesajları, dindir, jesustır falan...
Ayrıca hem 1'de hem 2'de resmen tarih kitaplarındaki din-devlet işlerinin birbirine karıştığı zamanlara dair okuduğumuz entrika dolu üniteler gözlerimin önünden geçti. Yok efendim afaroz ettim ayvayı yedin, yok efendim geldin confess ettin sütten çıkmış ak kaşık oldun falan. Neyin kafasını yaşıyorsunuz dedim dedim durdum kendi kendime. Din ne garip şey, zamanından insanları hem vezir, hem rezil etmiş, kimse de dur dememiş, hala da denmiyor bazı yerlerde, neyse... Konumuz din-devlet işleri, tarih tekerrür, ilkeler inkılaplar değil, konumuz CESARE BORGIA ve poposu.
Böyle de seviyeyi bir anda ayağınızın altından cehennemin yedi kat dibine çekerim, ne olduğunuzu şaşırırsınız.
Sevgili François Arnaud. Adındaki ç'yi öncelikle yalayıp yutmakla beraber, gözlerinden öper, 2. sezon neyseki ahenkle dans etmeye başlamış bukle bukle saçlarından parmaklarımı sokarım canım kardeşim. Kardeşim dediğime aldanma, aramızda bacı kardeşin lafı olmaz, istersen söyle Lucrezia da gelsin. Gerçi bir ara Caterina Sforza'yı 40 gün 40 gece koynuna aldığında sinirim bozulmadı değil, ama olsun, konumuz popo. Gerek çıplak, gerek skinny deri pantolonunla olsun, sevdiğimiz bir uzuv. Hele bir de bu sezon sonunda o cardinal cüppesini atıatıverdin yerlere, amaneeeyy dedim, popo özgür kaldı.
Zaten bu dizide dikkat edilecek 2 şey var, biri papa diğeri de popo. Poponun aidiyeti ehemmiyetsiz. Bir gün Cesare olur, öbür gün Juan olur, Lucrezia'nın kocalarından biri olur vesaire, mühim değil. Mühim olan popo olması. Showtime bu, HBO kadar full frontal değil belki, ama popoya saygısı sonsuz.
Popo demişken oradan alakasız bir yere atlayayım: zehir meselesi. Kardeşim Severus Snape olsa bu kadar olmaz. Herkesin cebinde mutlaka bir tutam var, gözünün üstünde kaşı var dediğine dayıyor zehri. Bu sezon saçları mantar kesim, 6th sense hayalet kılıklı bir çocuk vardı, sonunda Rodrigo'yu zehirlemeyi başardı, ama kendisi de kan fıskiyesi gibi maşallah bütün organları saçtı yerlere. Ne insanlar var yarab. Colm amca, Dela Rovere dayı, buna dozajı arttıra arttıra içirdi zehirleri, çocuk artık 10 kere falan ölümden dönünce normal ölçüler vız gelip tırıs geçmeye başladı. Tabii bu "AMAÇ İÇİN ÖLMEYE RAZIYIM REYİZ" tavırları tamamen sürekli ölüp dirilmekten dolayı yaşadığı beyin anevrizmalarının bir sonucuydu, kınamıyorum kendisini. Bana da yapsalar Super Mario olur kaledeki prensesi kurtarmaya bile giderdim.
Bu sezonun sonuna kadar beklediğim iki şey vardı:
1. Bu Juan ne zaman geberecek, yeter. Pipisi de kopacak zaten, adam acı çekiyor.
2. Cesare ne zaman Lucrezia'yı koynuna alacak.
1.si son 2 bölümde bir güzel oldu. 2.si de olur gibi oldu zira son bölümde Cesare ve Lucrezia son derece "kardeşçe" uzanmış, "el ele oyunlar oynarken", bkz:
Lucrezia "I want you to marry me" dedi, ben orada önümdeki masayı ittirip "ALLAHIM SEN GÜNAHLARIMI AFFET, AMA İZİN VERİRSEN BİRAZCIK SEVİNECEM" dedim.
Yüce rabbim sen akıl fikir ihsan eyle, ben ne yaptığımı şaşırdım. Lucrezia biraz daha çirkin, Cesare de azcık daha poposuz olaydı suratlarına bile bakmazdım, ancak tabii 2 sezon Game of Thrones izlemiş olmanın getirdiği yarımşardan beşer bir Lannisterlık söz konusu, beni bunun için yargılamayın, siz de istiyordunuz itiraf edin, hayatımıza devam edelim.
Neyse sonra Cesare de benim gibi havalara girdi "EVLENELİM TABİİ, GİDELİM BURALARDAN, ADIMIZI DEĞİŞTİRİP UZAK BİR KÖYDE YAŞAYALIM!" gibi Nil Karaibrahimgil şarkısı moduna girdi, meğer ikimiz de yanlış anlamışız. Lucrezia orada marry me derken "benimle evlen" değil "beni evlendir" demeye çalışıyormuş, hınzır. İngilizce'nin azizliğine uğradık, trollendik, günahla yıkandık vallahi billahi. Ben de şimdi bir kabine girip "forgive me father for I have sinned" diyecem sonra artık kıyamet günü gelince sırat köprüsünden metrobüsle mi geçerim yoksa bakım çalışması yapılırken 3 ay trafikte mi beklerim bilmiyorum. Zaten bu yorum bitene kadar çarpılmazsam kurtardık. Yaradanın mizah anlayışına sığındım.
Baktık ensest olmadı, bir süre ilgi kaybı yaşadım. Cesare babasına gidip "Juan'ı kim öldürdü bilmek istiyor musun? Son kararın mı? Emin misin? Bak istersen 50/50 hakkını kullanabilirsin? Cardinallere soralım?" gibisinden nağmelere girişip kardeşini öldürdüğünü belli edince ben de bir ara Rodrigo gibi "WHAAA--WHAAAA" tarzı sesler çıkardım.
Sonra geçti.
Sonra yine biraz sıkılmaya başladım, o arada da tırnaklarıma oje falan sürüyorum, böyle fosforlu parmak arası aparatlarım falan var, dünyevi işlerle takılıyorum. O arada bir ekrana bakayım, acıklı müzikler çalıyor dememe kalmadı ki Rodrigo önünde ölü yatan oğlunu kucakladı, sonra kameraya bir döndü, koskoca Juan olmuş sana minik Juan, babasının kollarında uyuyor. Size yemin ediyorum on a scale of 1 to Adele, sarcasm'dan misery'e geçişim Adele x Titanic falan olur. Öyle bir istemsizce hüngürdemeye başladım ki ben de kendime şaşırdım. Sen iki sene boyunca takma, sallama, vay şerefsiz, vay ahlaksız de, sonra bir anda o babanın acısını, evladının yasını gör, KOYUVER GİTSİN. Gross sobbing like there's no tomorrow.
O mezar kazılıp Rodrigo'nun sahnesi bitene kadar mütemadiyen zırladım. Cesare ve Lucrezia'ya etmediğim küfürler kalmadı, canımdan can gitti, manyak mıyım neyim sayın seyirciler.
Neyse sonra Rodrigo zehirlendi, yerlerde süründü, titredi falan, geçti üzüntüm.
Muhtemelen 3. sezonda da ölmeyecek, historical gerçeklere göre Borgia toplamda 11 sene papalık yapmış, daha entrika çıkaracak 9 senesi var. Jeremy Irons'ın da aday olacağı bir sürü Emmy var, ayrıca 6th Sense hayalet tipli çocuk bir kap şarap içti organlarını kustu, bizimki sadece bir yudum aldı, bişicik olmaz.
Ha o bişicik olursa da güzel olmaz mı? Olabilir. Cesare'nin zaten başrol olası vardı, olur. Historical olarak nereye akarız bilemiyorum gerçi. Popo'nun kardeşi papa olmadan olmuyor.
Kısacası bu Borgias güzel dizi a dostlar. Pazar günleri Game of Thrones her seferinde bunun ensesine şaplağı indirip "sen git alt mahallenin çocuklarıyla çember falan oyna, hadi" diyerekten onu mahalle maçlarına almamış olsa bile bu sezon geçen seferkinden daha sağlam bir olay örgüsü ve ilgi çekici pozisyonlarıyla kendisini izlettirdi. Benim gibi başından beri "yaaa bıraaaağk, bırak, izleme, bu hafta da izleme lan, nolacak" diyerek dönenler varsa bu sezon finali onları çok fena 3. sezona bağlamış bulunuyor, yalanımız yok. İzleyecez.
Bitti.