Jun 13, 2020 20:30
ya içerik değişti filan demiştim ama yine yalan oldu, neyse kaldığımız yerden devam...
bu hafta bünyemin nasıl kaldırdığına şaşıp kaldığım şeyler yaptım ve artık kendimi eve atmak istiyorum!
bi kere haftanın başında başladığım 1 günde 3 film performansımı ancak bikaç gün koruyabildim çünkü dvd portable benden yaklaşık bi 100 km öteye uçtu.
sonra tam istanbul turlarına başlamıştık ki sıcaklar başımıza çöreklendi. her ne kadar ark lar beni kaldırımdan kazıyacaklarına söz vermiş olsalar da onları en teknolojik klimalı mekanlara sürükledim.
tüm sene boyunca tanıştığım & tanışmak isteyip de tanışamadığım insanlarla ist un bilimum tüm semtklerinde karşılaştık ama tüm senenin baygınlığıyla %60 ını sallamadım. tabi tanışmak istediklerimle tanıştım o ayrı :)
diğer %40 ıyla geyiğin ve felsefenin tavanına vuraraktan bedenimdeki tüm enerji parçacıklarını harcadım. :)
ya ayrıntılara dalamıycam şimdi ama dünden bahsetmeden de olmaz hani. ist da deniz+kum+güneş olan nadir mekanlardan birinde deniz bisikletinin üstünde son ses çığırdık. sonuç = kapkara oldum! hatta kendini dağ keçisi sanan çoban kılıklı yaratık bizi "kolay kolay çok kolay, bak hoooop" şeklinde soytarılıklar yaparaktan bize minik çaplı bi safari yaptırdı. son hatırladığım ayağım kalınlığında bir yerde kaymamaya çalışıyodum ve bir yanımda sivri taş dolu diğer yanımda denize bakan iki uçurum ortasındaydım. sonra insanların "al sana adrenalin!" geyiklerine maruz kaldım :) aklıma eser de fotoları koyarım belki ama hepsinde günün anlam ve önemini belirten bir 32 diş mevcut. taze beyinlerin içine iyi huylu mikroplarımı yaydım karambolden, yine yeni yeniden :)
kurallara uymama konusunu biraz abarttım sanırım çünkü 1 hafta içinde 4 kere trafik kazasından kılpayı kurtuldum :) hatta beni iki kere kurtaran şahıs kölesi olmamı talep etti ama bana makarna pişiren ve 4 adet program cd si veren yine o oldu :)
(ayrıca kendime bir adet opeth ve tea party aldım, artık daha az ve öz şeyler alıyorum en azından dinlemeye zaman buluyorum)
aklıma bi parça geldi, neydi napıyodum........... ha evet, bi arabanın içinde "tide is hig but ....." şeklinde çığırıyoduk da mekanı şimdi hatırladım: perili köşkün orda kahvaltıya iniyoduk 5 adet 25-30 yaş arası elemanla, tabi en bücürleri yine ben :)
kötü şeyler olmadı mı peki? e tabi. bikaç adam beni resmen kısıtlamaya kalktılar, hem de seslerini yükselterek!!! sinir krizi geçirip ağladı sonra biri, biri pılını pırtını toparlayıp mekanı terketti falan filan. başa çıkılmayacak şeyler değil yani :)
ya hazır zaman varken 1 sene boyunca uğramadığım insanların evlerine damliyim dedim, bana 1 senelik yemek yedirterek tüm acılarını çıkarttılar, dombili yaptılar!
kontür konusunda beleşçiliğin tavanına vurmuş olan canumcum beni arayıp yarım saat konuşarak beni dumur etmeyi başardı. hem de bunu elbise provası sırasında bir yandan tıkınırken yaptı ki bu garip becerikliliğini daha bi takdir ettim.
taksiciler yanımdan geçerken artık 1 değil 3-4 korna çalıyorlar ki bu sinirlerimi daha bi altüst ediyor. sırtıma "hayır taksi istemiyorum" diye bi yazı asmayı düşünmedim değil ama tüm taksicileri meydanda sallandırmak daha hoş bi fikir gibi geldi bana...
ya aklıma bissürü şey geliyo yazıcak ama şimdi üşendim. zaten gayet ööölesine yazdığım gayet ıssız bir mekan burası, gerek yok fazlasına. ayrıca bana ihtiyacı olan bi şahıstan mesaj aldım, olaya müdahale etmem lazım.
this conversation
is over
;)