![](http://ic.pics.livejournal.com/pibunk/50008690/996/996_original.gif)
Yeni başlangıç serüvenlerinden alıntılar.
Koca yakarışın malumatı, ilk sene.
Hüzünlerin dolduğu sırt çantasından mutluluk dilimini çıkardı, yediğinde yaşadığı sihir başladı. Onu küçük diyarların prenses vagonlarından en yukarıya götüren büyük eldivenlerinden bir parça almaya koyuldu. Sonra ellerine ısınsınlar diye bir hediye bıraktı. Eldivenleri uzun yolculuklarda giyiyordu fakat nereye gideceğini bilmediğinden elinin yarısını kaplattı. İki elinin var olduğunu düşününce pek de imkansız olmamasından kaynaklıydı her şey. Tüm olasılıkları ve ihtimalleri düşünmesi gerekiyordu.
Müziğin çevrelediği ortama göre duyguları yönlerini değiştirdiler. Şimdi mutlulukla atıyordu kalbi, ama yine kaçmayı düşünüyordu. Elindeki elma onunla beraber havaya gidiyordu ve salıncak onu taşıyamamış gibiydi ama aslında onu bulutlara göndermekten başka hiçbir zevki ve görevi yoktu.
Kahramanın ismi yok, bulunca büyük ihtimalle söylenecek ama 21. yüzyıl ölümlerinden ve savaşlarından pek farklı olarak 20. yüzyılın hiç dokunulmamış güzel bir kentinde geçiyor tüm olup bitenler. Burada zaman farklı bir şekilde işleniyor ama aslında asla tam olarak bir bilim kurgu seansında değil sinema.
Ve yan koltuğunda tanımadığı bir sakal bulutu duruyor, isminin ne olduğunu düşünüyor. Oscar diye düşünülmüş, ama tam bir İngiltere zamanı gibi. Bizim kasabamız fark edilmemiş, o fark edilmişi aramaya çıkıyor. Gözleri kendini arıyor camın etrafında, yağmur damlaları daha o gelmeden onu bekleyip büzüşmüşler, her tarafa dolmuşlar.
-
Gözlerini açmasını bekleyen ve ismi daha henüz perili Dili diye bilinen bir bayan karşısında elinde su bardağıyla ve ne yaptığını bilmiyor ve diyor ki, "Küçük bey ne yaptığınızı bilmiyorum," ve bu şekilde düşüncelerden akan sizlik ve teklik fikirleri birbirlerine bağlanıyorlar. "Fırına gitmemiz gerekiyor, lütfen küçük gözlerinizi açıp bir kadeh ekmek alabilir misiniz?"
Aslında kadeh kavramları yok ve gittikleri ve bulundukları yerlerin altı hep taş ve kaygan. Onlarla konuşulacak konunun olduğunu düşünüyor Oscar. Aslında kaçıp yerleştiği yer yine aynı yer olması, hep uyumak istemesi bir de kaygan bir baharın yağmurlarından kalmış eldivenleri.
Tüm olaylar bunların etrafında dolaşıyor. Oscar bir eldivene sahip ve bu eldivenler onun uçmasını sağlıyor, ama bencil olmamak kaydıyla sadece inandığı için bir keresinde bulutlara bile dokunabilmişti.
Etrafında mis gibi fırınların kokuları, Oscar Marx'ı görüyor ve ne dese havaya uçuyor. Kimsenin onu duyamadığını düşünürken sıcak bir el ve ne dediğini biliyorum bakışı, ama "eğer temellendirirsek ne düşündüğünü küçük beyefendi, o zaman rüyalarınız gerçek olabilir." diye uçuşa da geçebiliyorlar.
Osvar tüm kaygan yerleri geçerek fırına gidip ve de bir ricayı kabul etmiş bulunuyor, ellerini ceplerine atıyor. Her şeyi bulduğu gibi bir kaç şey de bulma umudunda ve önlüklü şirin adam ona sımsıcak ekmeğini "çok şanslısınız bayım," diyerek uzatıyor.
Oscar o anda aslında hiçbir şeyin kötü olmadığına karar veriyor, sadece belli bir nedenden dolayı birileri sinirleniyor ve sinirleri yüzünden başklarıyla fark etmeden sinirlerini paylaşıyorlar ve ardından bir başkasıyla ve ondan sonra bir başkasıyla. Kalpleri kırılıyor ve bu onları bir meşe ve sekoya ağazından farksız yapıyor. Bu yüzden Oscar hayatının geri kalanın bir eldiven ve koca bir kalple yaşamaya karar veriyor. Çünkü yapması gereken tek şeyin bu olduğunu ve kalbinin uçsuz bucaksız bir şekilde her şeyi taşıyabileceğini ve bilebileceğini biliyor.
Ekmeği alıp karşısındaki çok az sakallı ve gözlük takan beyefendiye teşekkür ediyor ve bu o kadar içten oluyor ki, Oscar ardından dünyaya teşekkür etmeye başlıyor.
Ellerini avuçlarına koyarak, bir yandan bir şeylerden uzaklaşmış sayılıyor.
Eve dönüp ellerine verilen uykuyu alıyor ve direk yorganın altına saklıyor onu, geceleri çıkartıyor ve gözlerine uçuşturuyor.
Ve birden bire ne varsa ve ne yoksa tekrar salınıveriyor.
Gerçek hikayenin varlığını bir kez daha vurguluyordu, vurguladı da ve dışarıdaki soğuğu içine bildiğiniz monte etti. Çocuklara sevgisini armağan etti, iyiliğin kazanacağını biliyor
eldivenleri hâla ve hep ceplerinde.