bir akademisyen aday adayının günlüğü vol.1

Jun 11, 2011 00:57

Burayı bir oyun alanı gibi kullandığım düşünüldüğünde twitter'ın 140 karakterinin yetmediği bir günü burada anlatmam da garip olmaz sanırım. Evet, bir akademisyen aday adayının günlüğü adlı yazı dizimizde Fen Fakültesi/Biyoloji Bölümünde son senesini okumaya hazırlanan bir lisans öğrencisi olarak iki basamak arasında sıkışmış olduğum bitirme tezi zamanlarımı ve geleceğimin krokisini çizeceğim.Neden? Neden çünkü anlatabilecek olduğum başka bir yer yok ve nelere uyuz olduğumu ya da nelere sevindiğimi benden başka en iyi anlayacak olan kişileri internet üzerinden tanıyorum LOL! e-social life.

Evet, bizim bölümde Bitirme Teziiçin başvurular genelde 3.sınıfın bahar yarıyılı gibi yapılmaya başlanır.İş biraz hızlı olan kazanır felsefesine dayandığından herkes te bir panik havası hakimdir(bitirme tezi seçmeli bir ders yani sadece akademik kaygısı olanlar o panik havasında korkmayın, bölümcek tırnaklarımızı kemirerek dolaşmıyoruz koridorlarda) Neyse başrol oyuncumuz ben oldukça fazla noktaya uğrayıp farklı farklı prof.larla görüşmeler yaptıktan sonra "Ökaryot Hücrelerde Tek İplikte DNA Hasarları" ile ilgili bir assay olan Comet Assay çalışmak üzere Genetik ............. sıkıldık.skip skip.

Gelelim bugüne(bir yandan altta fon müziği olarak Together We Will Live Forever çalıyor, bırakıp herşeyi gidesim geliyor ya neyse) bugün ben ilk kez gözlemlemek amacı ile o basamağa adımımı attım.Ve woooeeee! herşey o kadar karmaşık ki. Bir gün içerisinde yaşamış olduğum mind-fuck oranını anlatmaya gücüm yetmez. Ama bambaşka bir gün oldu. Ben istediğim bölümde gerçekten isteediğim yere gelme çabasıyla okuyan biriyim. Bu yüzden işi öylesine yapanların görmediği ya da diğer herkesin görmeye alışkın olduğu şeyler bende farklı duygular uyandırıyor.Mesela bu testin adının Comet olmasının sebebi DNA hasar gördüğünde bunu mikroskoptan görüntüleyip pc'ye aktardığınız da o kırıklar (ortalama 12 saatlik bir işlem sonunda tabi hala ayak bileklerim sızlıyor) bir kuyruklu yıldızmış gibi gözüküyor. Kullandığınız floresans boyasıyla tam bir nebulaya bakarmış gibi hissediyorsunuz. Yaptığınız herşey orada anlam kazanıyor.Karşınızda ki bir hücre Robert Hooke gibi hissetöeye başlıyorsunuz, hücre diyip geöilmiyor o an.Çünkü siz o kuyruklu yıldızın içerisinde saklısınız.

Neyse günlük bir de işin şu boyutu var ki sen-siz-eh-kem küm olabliyorsunuz. O da hocalarla (sizinle beraber lab.da çalışan yüksek lisans-doktora öğrencileri) arada sıkışmış bir durum yaşıyorsunuz.10 dk önce bahçe de oturmuş kahve içerken ayakkabı alışverişi yapmaktan bahsediyorsunuz, 10 dk sonra "Hocam,bla bla bla oluyor. Yani dil sürçmeleri ile dolu bir gün oldu anlayacağınız.

Kendim için bir not:/i> Evet fakülte de o saatte ortalıkta kimse yok olabilir.Ancak senin kahvaltı alışkanlığın yok, bu yüzden bilim uğruna aç karna kan verme! Burun üstü yere çakılmadan yürüyebilmen için alkol koklaman gerekiyor.Adın keşe çıkacak.
Previous post Next post
Up