Борюсь с турецким
Я все еще не сдаюсь и все еще серьезно настроена учить турецкий! Удивительное дело, но у меня с турками какая-то ментальная невидимая связь, общий язык с турецкоподданными мне иногда найти проще, чем с соотечественниками. Вот и в Берлине, стоило нам с Алёной зайти в забегаловку с говорящим названием "Istanbul Luna", как солидный дядечка-владелец заведения уже начал поить нас чаем и вести с нами разговоры за жизнь, за политику, за Измир и за Стамбул. Люблю я их, гостеприимных и общительных.
Так это я к чему...
В попытках хоть как-то систематизировать занятия турецким, мы с Гёкче решили обмениваться короткими сообщениями на турецком на длинные меня и не хватит еще На мое "Гёкчеджим, только не смейся надо мной" вот такого содержания: "Odam çok büyük değil, ama rahat. Burada iki masa, üç sandalye, bir dolap ve bir yatak var. Masada bilgisayar, lamba, birkaç defter ve kitaplar var. Bunun daşında masada bir çök güzel çiçek var. Bir duva sarı ve üç duvar beyaz. Maalesef burada afışler veya fotolar yok. Sandalyeler sarı ve siyah, çok güzel değil , ama çok konforlu. Sandalyelerde paltom ve kot pantolonum asılı", Гёкчеджим ответила следующим: "Bugün sabah supervisor ım ile toplantımız vardı, yarın istanbula gidiyormuş bize ondan bahsetti. bu hafta ödev yaptığımız için çok fazla çalışamadık bu yüzden toplantı kısa sürdü. daha sonra melihle 1 saat kadar oturup sohbet ettik. daha sonra ofise geçip biraz internete girdik. 13:40 da ders başladı ve 2 saat sürdü. bu dersi ve öğretmenini sevmiyorum. ders bittikten sonra ben, melih ve özge bir diğer dersin ödevini yaptık, o dersi ve öğretmenini çok seviyorum. daha sonra yemekhanede yemek yedik ve yurda geldim. bir bardak çay içip ödev yapmaya başladım. ödevi bitirebildim, bir kaç eksik vardı ama genel olarak bitti. birazdan makyajımı temizleyip yatacağım. yarından itibaren sabah 8:40- akşam 17:40 arası ofiste olmayı planlıyorum çünkü finaller yaklaşıyor ve benim çok çalışmam lazım".
И вот я сижу, чешу в пол первого ночи репу, пытаясь разобраться в бесконечных аффиксах, вспоминаю декабрь прошлого года, как кое-кто болтал по-турецки со своими друзьями (меня вот, например, вечно сбивало с толку, когда своего друга с двойным именем Камран Джан он называл то Камраном, то Джаном, а сам кому-то представлялся то Мехметом, то Фатихом - ну и как тут разобраться?) и говорил мне, что иностранцу никогда не выучить турецкий.
Ну-ну, господин Юксель, посмотрим, кому это никогда не выучить турецкий.
Так это я к чему...
В попытках хоть как-то систематизировать занятия турецким, мы с Гёкче решили обмениваться короткими сообщениями на турецком на длинные меня и не хватит еще На мое "Гёкчеджим, только не смейся надо мной" вот такого содержания: "Odam çok büyük değil, ama rahat. Burada iki masa, üç sandalye, bir dolap ve bir yatak var. Masada bilgisayar, lamba, birkaç defter ve kitaplar var. Bunun daşında masada bir çök güzel çiçek var. Bir duva sarı ve üç duvar beyaz. Maalesef burada afışler veya fotolar yok. Sandalyeler sarı ve siyah, çok güzel değil , ama çok konforlu. Sandalyelerde paltom ve kot pantolonum asılı", Гёкчеджим ответила следующим: "Bugün sabah supervisor ım ile toplantımız vardı, yarın istanbula gidiyormuş bize ondan bahsetti. bu hafta ödev yaptığımız için çok fazla çalışamadık bu yüzden toplantı kısa sürdü. daha sonra melihle 1 saat kadar oturup sohbet ettik. daha sonra ofise geçip biraz internete girdik. 13:40 da ders başladı ve 2 saat sürdü. bu dersi ve öğretmenini sevmiyorum. ders bittikten sonra ben, melih ve özge bir diğer dersin ödevini yaptık, o dersi ve öğretmenini çok seviyorum. daha sonra yemekhanede yemek yedik ve yurda geldim. bir bardak çay içip ödev yapmaya başladım. ödevi bitirebildim, bir kaç eksik vardı ama genel olarak bitti. birazdan makyajımı temizleyip yatacağım. yarından itibaren sabah 8:40- akşam 17:40 arası ofiste olmayı planlıyorum çünkü finaller yaklaşıyor ve benim çok çalışmam lazım".
И вот я сижу, чешу в пол первого ночи репу, пытаясь разобраться в бесконечных аффиксах, вспоминаю декабрь прошлого года, как кое-кто болтал по-турецки со своими друзьями (меня вот, например, вечно сбивало с толку, когда своего друга с двойным именем Камран Джан он называл то Камраном, то Джаном, а сам кому-то представлялся то Мехметом, то Фатихом - ну и как тут разобраться?) и говорил мне, что иностранцу никогда не выучить турецкий.
Ну-ну, господин Юксель, посмотрим, кому это никогда не выучить турецкий.