Sep 07, 2006 21:58
Bilindiği gibi demokrasi kavramıyla hiçbir koşulda yan yana gelemeyecek olan bu anlayış aynı zaman da insanın temel özgürlük hakkıyla da bağdaşmayan bir anlayıştır. İnsan düşündüğünü, her koşulda söyleyebildiği ya da yazabildiği oranda özgürdür. Anayasa, yasa ve yönetmeliklerde düşüncenin hâlâ suç sayılması iletişim özgürlüğünün kısmen ya da bütünüyle ele alınmasıdır.
Sansür kavramı zavallı bir sözcükten öte Türkiye'de demokrasiyi kesintiye uğratmıştır ve bu yasa kalkmadıkça insan haklarından söz etmek mümkün olmayacaktır.
Öte yandan Nazan Öncel'e gelecek olursak, bu coğrafya da doğmuş büyümüş bir şarkı yazarı olarak her düşündüğünü öyle kolayca söylememesi gerektiğini hep beraber gördük. “Annesinin sütü, babasını çükü” demek bir taraftan suç sayılırken, diğer taraftan da büyük cesaret olarak nitelendirildi. Zaten buradaki cesaret sözcüğü yeterince vahimdi.
İnsanlar büyük bir huşu içinde Demir Leblebi'ye yüklenirken bir yandan da sanki ağzıma yastık kapatıp beni boğmaya çalıştılar. “ Erkek egemen bir toplumda ailenin direğine dil uzatamazsın” dediler.
O dönemde Demir Leblebi albümümde “ Sokarım Politikana”, “Demir Leblebi” ve benzeri şarkılarım maalesef bu yasakçı zihniyetin kurbanı olmuştur. Asıl söylemek istediğim şey gürültüye getirilmiştir. Ama gerçekler gerçektir. Siz onların peşini bıraksanız bile onlar sizin peşinizi bırakmazlar.
Ben de bu şarkıda peşimi bir türlü bırakmayan gerçeklerle yüzleşmek istemiş ve aynı talihsizliğe uğramış insanlara yalnız olmadıklarını anlatmaya çalışmıştım.
Bir anlamda bu safrayı tükürerek, yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi hissetmek istemiştim kendimi, Bilindiği gibi demokrasi herkese lazımdır. Hepsi bu.
Nazan Öncel / 2001