#Dün saçlarımı kestirdim. Kısacık oldular. Aslında her zaman kısa kestirmek istemiştim de annem "Kısa saç sana hiç yakışmaz" derdi ben de "peki o zaman" şeklinde takılırdım. Yakışıyormuş ama, fena olmadı yani. Kafam acaip rahatladı, üç kilo saç taşıyormuşum zaten. Bir de parissien oldu ♥ Çok beğendim. Bugün yıkanırken mohawk falan yaptım (saçmalayasım geliyo bazen ara sıra). Yeterince jöle ile oldukça saçmalayabileceğim bir saçım var artık! Bakınız;
# Bugün babama gittim, halama gittim falan ya işte dönüşte taksi ile döndüm, kuzenimde kalıyorum, orası da böle minibüsün dolmuşun gittiği yerler değil! Neyse, taksici ile giderken laf lafı açtı bi yerden en son adamla Libya'nın şimdiki durumu, tarih falan tartışıyorduk. Bir ara "Osmanlı Devleti çok güçlüydü"'den kendimi "İbn-i Sina" falan derken buldum, şaşırdım. Bir baktık ki gelmişiz geçmişiz bile!
Ben: "Borcum ne kadar?"
Taksici: "Yol ücreti 15, Danışmanlık servisi 25..."
Yol dönüşü çok eğlendim.
# Eczaneden ilaç alıyorum, Tokyo'da bulabilir miyim, reçetesiz alabilir miyim falan filan diye bilemediğim ilaçlar. Minoset, Buscopan, Beloc zok falan filan işte. Gayet saf bir şekilde vaziyeti anlattım.
"10 yıl önce bir sinüzit teşhisi konulmuştu bana, sanırım o nüksetti. Uçak iniş ve kalkışlarında ağrımasın diye bana bir ilaç tavsiye edebilir misiniz?" diye sordum. Tamam, bir dakika dediler, diğer istediğim ilaçlar hesaplandı falan filan.
Bir dakika sonra durumumun öbür eczacı beye aktarımı şu şekildeydi:
"Sinüzit ve bir de sivilce varmış galiba."
Sivilce ve sinüzite aynı anda iyi gelen bir ilaç varsa onu tercih ederim tabii!
Neyse apranax aldım, bu radyasyon ve durumlar onu gerektirirse iyot tabletlerinin benim kullanacağım öbür ilaçlarla bir etkileşimi olur mu falan diye sordum, olmaz dediler. Ben de geri döndüm.
# Bu arada 10 senedir olmayan sinüzitimin uçağa 2 kala gelip bana musallat olmasına çok alındım. İşkence season 2 falan gibi bişi oldu bu. Ama bu mevsimlerde normalmiş. Bir şey değil durup dururken ağlayan kız tadında bişi oldum ben, tek gözümden paso yaş geliyo.
# O değil de kısa saç muhteşem bir şeymiş onu anladım ben.
Bence yakıştı!
# Türkiye'deki son anlarım bu şekilde. Annemle bavulu toparladık, 23 kilo hakkım var, tarttık 21 kilo çıktı. Sorun yok! Bavulum hazır, el çantama da laptop, fotoraf makinası falan 7 kilo kadar çıkabilirim.
# Babam uçak biletini cam kenarı almış, tek o problemim var. Şimdi ben cam kenarı normalde severim ama bu durumda bu koridor tarafına oturan adam uyuyo ve uyandırmak sorun oluyor. Ben çok stres yapıyorum böyle ben geçeyim diye doğruluyorlar fakat ben tabii ki sopa olmadığım gibi esnek de olmadığım için binbir manevra ile üzerlerinden atlayamıyorum. Bi de böyle 12 saat oturursam o uçaktan felç olarak inerim ben. Böyle bir sorun yani.
Zaten perdeleri de kapattırıyolar. Kaç bin metrede göremiyorum bulut, manzara falan :(. Bakalım check in'de düzelttirmeye çalışıcam. (Küçük hesapların peşindeyim.)
# Son bir kaç günüm de bu şekilde geçti. Yarın 7 gibi uçağım kalkacak ve 4 saatte falan Doha'da olcam (Doha Katar'da bir şehir) (Katar da bir ülke!). 1 saat sonra falan oradan aktarma ile Osaka, oradan da Tokyo! ♫ Türkiye saati ile öğlen 3 gibi de Shinagawa da olcam sanırım. Tom karşılayacakmış beni, sonra yemek yiyip oradan da yurta! Haydi bakalım!!
# Bütün bu radyasyondu, depremdi, tsunamiydi... Başım ağrıyor biraz ama şu anda pek endişem yok. Tartıya koyduğunda biraz rüyalarım, geleceğim falan ağır basıyor da gidiyorum. Eminim her şey çok güzel olacak :)) Yarın yazabilir miyim bilmiyorum ama öbürgün size Tokyo'dan haberlerle dönerim!
# Uzun mu oldu bu biraz ne?! Bir dahakine daha kısa yazarım.