Dinlerin cinsiyet üzerine eğilmelerinin nedeninde ise insanoğlunun hayatındaki cinselliğin büyük yeri olmasından kaynaklanıyor. 2000 yıl öncesinin toplumunda - toplumda kadına verilen yer nedeniyle- onun erkek tarafından kollanıp gözetlenmesini gerektiriyor (yaşaması için bu gerekli bir şart zira fiziksel gücün yanı sıra toplumun beklentileri bu yöndeyse aksi şekilde davranılamıyor), bunun sağlanması içinse kadının erkek üzerindeki kozunu kullanmasından başka çaresi de yok. Din basit insan için gönderilir, aynı şekilde omurilikten yaşayan insanlığın geneli için. Din kişiye dayatmalar sunma amacıyla gönderilmemiştir, kişilere sıkışıp kaldığı noktalarda "doğru" çıkış yolları sunmak amacıyla gönderilir (Herkes kendi hayatını kendi planlayabilecek seviyede değildir, en kötüsü de bazılarının bunu yapabildiğini düşünüp dine sırt çevirmesi 2000 yıl öncesindeki insanlığın durumundan daha sapkın bir duruma gelmesi, ve bunu da çıkış yolu olarak görmesi, ki yazık!)
Örneğin yobazlık olarak adlandırdığın başörtüsü takmak. Bunun din ile herhangi bir alakası olmadığını söyleyebilirim. Yine 2000 yıl öncesine dönersek bu kadının toplum içerisindeki değer(sizliğ)i dolayısıyla kadına erkekle arasında mesafe koydurarak değer kazandırılma çabasından ibaret. Erkek, sikebileceği kadını siker, siktiği kadına ise değer vermez, onu elde ederken izleyeceği yolun uzunlukla bu değer arasında doğru bir orantı mevcut. Bu açıdan bakarsan İslam (din olarak ben şimdilik bunu örnekliyorum) dönemin koşullarını incelersen ekstrem derecede FEMİNİST bir yaklaşım sunuyor...
Dinin içeriğindeki "insan" olduğunu algılamadan "cinsiyet" algılama sorunsalı dinden kaynaklanan bir sorun değil, bizzat insanlığın sorununun dine yansıması, orada resmedilmesi. Bu durumda senin karşındakini ne olarak algıladığın da tek başına bir önem taşımamakta. Karşılıklı bir ilişki ise yaşanan: A- Sen karşındaki kişiye insan olarak bakıyorsun ve arkadaşın ve güveniyorsun onun evinde kalıyorsun B- Karşındaki kişi sana nasıl bakıyor? Bilmiyorum (ama nasıl baktığını genele vurarak çok rahat tahmin edebilirim) Bu durumda benim sana güvenmemem söz konusu olmamakla birlikte güvenmediğim kişi bizzat arkadaşın olur. Bu durumda da sana tabi bazı şeyleri "dikte" edemem, etmemeliyim. Sadece mutlu olmam, bunun sorumlusu da sen değil ben olurum (mutsuzluğun yani)...
Ungabunga bu erkektir, veya kadındır. İslam'ın doğduğu koşullarda böyle bir ayrım yoktu. La havle bu insandır (erkek-güç), vela kuvvete bu hayvandır (köledir) tarzı bir yaklaşım mevcuttu. Kadınların erkeklere bakışı da senin gibi olduğunda, bütün kadınların yaklaşımı aynı olduğunda, kadınlara bakış açısı yine aynı konumda olacaktır ben buna inanıyorum. Bu durumda kadınlar evrim geçirip kıllı ve kaslı olmadığı müddetçe, erkeklik hormonu da "testesteron" olduğu müddetçe kadın ezilmeye mahkum olacaktır, erkek ise bunun için kadının peşinden koşmasına gerek kalmayacak, "bedavaya" yapacaktır. Kadına duyulan saygı ona ulaşamamadan geliyor bir bakıma. Omurilik mi? Evet ama gerçek bu, zihinsel evrim de topyekün insanlığın geneliyle değil de, yüzbindebirler tarafından olacak...
Cinsiyeti belirlenemeyen birine bakış açısındaki iğrençlik "cinsiyeti düşünüldüğü gibi olmaması" da olabiliyor bazen: "woha hatuna bak!" ... "off travestiymiş" Burada insan kendisini aldatılmış hissediyor esasında. Cinsel ilişkiye girilebilir olan "kadın" oldukça sadece erkek kişi(si) için, "seksizm" yaygın olarak varlığını sürdürecektir, kaçınılmazdır.
En başa dönersek, din, o dini uyguladıklarını söyleyenlerin davranışlarına bakarak öğrenilmez. Tanrı, kişileri ödüllendirmek ve cezalandırmak suretiyle kuralları koymuş değildir, kurallar kişiyi mutluluğa götürme amaçlıdır. Eğer biri hala hayatından memnun değilse dönüp geriye bakmasını öneririm. İbadet ise "basit insan"ın doğrudan sapmasını engelleyip, düzenli olarak Tanrı'yı hatırlatma amacıyla ^var^dır. Bu durumda dinin "namus" olarak sana sunduğu, kişinin kendine olan saygısından başka bir şey değil, biriyle yatıp yatmaman değil - pişman olacağın şeyleri yapmaman için ince eleyip sık dokuman, "Özel" olması gerekeni ucuza kaptırmaman için: Her öğünde yediğin sushi de olsa 20 gün üstüste yedikten sonra "sushi" senin için "patlıcan"dan farksızdır artık değer olarak,öyle de bir nokta vardır. Genç yaşta "menopoz"a girersin sonra mesela... Ve de hiç sushi yememiş birine "Sushi o kadar da abartılacak bişi değil" diye anlatırsın "Bu kadar büyütülecek bir şey değil, insanlar neden bu kadar önem veriyorlar anlamıyorum" diye de düşünebilirsin pek ala... (Daha bitmedi, çok var, ama çıkmam gerek)
Örneğin yobazlık olarak adlandırdığın başörtüsü takmak. Bunun din ile herhangi bir alakası olmadığını söyleyebilirim. Yine 2000 yıl öncesine dönersek bu kadının toplum içerisindeki değer(sizliğ)i dolayısıyla kadına erkekle arasında mesafe koydurarak değer kazandırılma çabasından ibaret. Erkek, sikebileceği kadını siker, siktiği kadına ise değer vermez, onu elde ederken izleyeceği yolun uzunlukla bu değer arasında doğru bir orantı mevcut. Bu açıdan bakarsan İslam (din olarak ben şimdilik bunu örnekliyorum) dönemin koşullarını incelersen ekstrem derecede FEMİNİST bir yaklaşım sunuyor...
Reply
A- Sen karşındaki kişiye insan olarak bakıyorsun ve arkadaşın ve güveniyorsun onun evinde kalıyorsun
B- Karşındaki kişi sana nasıl bakıyor? Bilmiyorum (ama nasıl baktığını genele vurarak çok rahat tahmin edebilirim)
Bu durumda benim sana güvenmemem söz konusu olmamakla birlikte güvenmediğim kişi bizzat arkadaşın olur. Bu durumda da sana tabi bazı şeyleri "dikte" edemem, etmemeliyim. Sadece mutlu olmam, bunun sorumlusu da sen değil ben olurum (mutsuzluğun yani)...
Reply
Reply
En başa dönersek, din, o dini uyguladıklarını söyleyenlerin davranışlarına bakarak öğrenilmez. Tanrı, kişileri ödüllendirmek ve cezalandırmak suretiyle kuralları koymuş değildir, kurallar kişiyi mutluluğa götürme amaçlıdır. Eğer biri hala hayatından memnun değilse dönüp geriye bakmasını öneririm. İbadet ise "basit insan"ın doğrudan sapmasını engelleyip, düzenli olarak Tanrı'yı hatırlatma amacıyla ^var^dır. Bu durumda dinin "namus" olarak sana sunduğu, kişinin kendine olan saygısından başka bir şey değil, biriyle yatıp yatmaman değil - pişman olacağın şeyleri yapmaman için ince eleyip sık dokuman, "Özel" olması gerekeni ucuza kaptırmaman için: Her öğünde yediğin sushi de olsa 20 gün üstüste yedikten sonra "sushi" senin için "patlıcan"dan farksızdır artık değer olarak,öyle de bir nokta vardır. Genç yaşta "menopoz"a girersin sonra mesela... Ve de hiç sushi yememiş birine "Sushi o kadar da abartılacak bişi değil" diye anlatırsın "Bu kadar büyütülecek bir şey değil, insanlar neden bu kadar önem veriyorlar anlamıyorum" diye de düşünebilirsin pek ala... (Daha bitmedi, çok var, ama çıkmam gerek)
Reply
Reply
Leave a comment